Her hafta girizgahta birkaç kitap tanıtayım diyorum fakat ya yer kalmıyor ya da unutuyorum. En azından bu hafta şeytanın bacağını kıralım.
(Adını anmışken ilgilisi için hatırlatayım: Yuval Noah Harari ile farklı zaman ve konularda 3 söyleşi gerçekleştirmiştim. Hepsine YouTube’dan ulaşabilirsiniz.)
Bu sayıda farklı yönlerden birbiriyle ilişkili bir dolu enteresan gelişme sizleri bekliyor.
Genel Gündem
Hiç bilmezdim; meğer Volkswagen vaktinde “Bulli” serisinden “Klv-20” kodlu özel bir minibüs yapmış. Dönemin meşhur “T1” tasarımını temel alsa da aslen epey farklı. Zira ne direksiyon simidi var ne de tekerleği. Çünkü tren rayları üzerinde yol almak üzere geliştirilmiş. 4 silindirli benzin motoruyla çalışıyor. Ray hattının sonuna gelince kasası hidrolik desteğiyle şasiden yükselip ters dönüyor. 1955’te üretilip 1970 yılına dek hizmet veren nadir bir örneği Bavyera eyaleti tren deposunda keşfedilmiş.
İbn Haldun, kalabalıkları işe yarar topluluklara dönüştüren gücü (bundan 600 sene önce) tanımlarken “asabiyet” adlı bir kavram ortaya koyar. Dünya gündeminde kendini her an biraz daha fazla hissettiren “şirketokrasi” meselesinde aklıma sıkça bu örnek geliyor. Otorite figürünün “alfa” (Reis) bireyden aşiret, beylik, devlet ve hükumete dönüştüğü sürecin nihayetinde şirketlere varan evrim süreci. Başka bir deyişle “şirketlerin iktidarı”.
Bu konuda yazacak, konuşacak epey lafım var ve elbette yeri burası değil. Fakat bu hafta (şirketokrasinin beşiği) ABD’de yaşanan bir gelişme aklıma yine bu konuları getirdi.
Apple, rekabete aykırı davranışları sebebiyle ABD Adalet Bakanlığı tarafından aleyhinde açılan davanın düşürülmesini teklif etti. Gerekçe bu tavrın inovasyonu engellemesi, rekabeti zorlaştırması ve kullanıcı deneyimini bozması. ABD tarihinin bağımsızlık mücadelesini başlatan “Çay Partisi” protestosunu anımsatıyor. Şirketlerin siyasi elitlerle ve erklerle çatışması kaçınılmaz. Devletlerin ve hükumetlerin Apple, Meta, Mastercard, VISA, Google gibi devlerle rekabete girmek zorunda kalacağı bir dönem. Üstelik halk desteğinin kimin tarafında olduğu da tartışmalı. Örneğin Türkiye’de hiçbir siyasi partinin VISA ya da Instagram kullanıcısı kadar üyesi / seçmeni yok. “Şirketler ve ürünler başka; devletler ve hükumetler başka” diyenlerdenseniz ise bekleyin derim. Tercihe mecbur kalacağınız seçeneklere ve kendinize inanmakta zorlanacaksınız. Neyse ki bahane(ler) bulmakta hiç sıkıntı çekmeyeceğiz.
Dijital kuvvetlerin iktidar yürüyüşünden bahsediyoruz ama işin bir de başka yüzü var. Kapsama alanı olarak düşünülünce insanlığın yüzde 95’inin internete erişimi var fakat (hala) sadece yüzde 67’si internet kullanıyor. Bir başka deyişle 2,6 milyar kişi hala internetten mahrum. Bu orantısızlığın en büyük sebebi ise “yüksek maliyet”. İnternet erişim bedeli özellikle düşük gelirli ülkelerde aylık ortalama gelirin yüzde 9’una ulaşıyor.
Çağın tuhaflığını yansıtan enteresan bir haberle devam edelim. Tüketim çağının zombileşerek kendine ne dayatılırsa sorgusuz üstüne atlayan tüketgenlerini en güzel sağan marka kuşkusuz “Balenciaga”. Markanın satışa sunduğu çantaların bir kısmı bu alandaki sınırları deneyen cinsten. İlhamlarını iki harcıalem üründen alıyorlar: “cips poşeti” ve “çöp poşeti”. Cips poşetinin fiyatı “bin 850” dolar. Çöp poşetinin ise “bin 790” dolar (siz anca 25 kuruşluk market poşetlerine söylenin). III. Dünya Savaşı işte bu kolektif rehavetin ve akıldışılığın sıfırlanıp insanlığın fabrika ayarlarına dönmesi için çıkacak. Yoksa siyaset, ideoloji, doğal kaynaklar; bahane. Bu tarih boyunca hep böyle olmuştur.
ABD’de uzun zamandır dillenen ve beklenen ekonomik durgunluğun işaret fişeği, teknoloji şirketleri endeksi NASDAQ’taki gerileme ile atıldı. Buna paralel olarak Intel 15 binden fazla çalışanıyla yollarını ayırarak elzem olmayan her tür çalışmayı durdurma kararı aldı. ARGE çalışmaları da bütçe kesintisinden nasibini alacak. Bu yolla giderlerde 10 milyar dolarlık tasarruf hedefleniyor. Nihai hedef ise verimli ve rekabetçi kalabilmek.
BU SAYININ DESTEKÇİSİ
Günlük Hayattan Sanata: O’blog ile İlham Yolculuğu
Son dönemde popüler kültürde, tv dizilerinde giderek güçlenen kadın karakterler sizin de dikkatinizi çekiyor mu? Ya da alışverişlerde harcadığınız paranın bir kısmını geri almanızı sağlayan cashback sistemi hakkında bilginiz var mı?
Meraklı ve öğrenmeye hevesli zihinler için hazırlanan O’blog, keşfetmenin ve ilham almanın kapılarını açıyor. Güncel teknolojilerden finansal bilgilere, toplumsal cinsiyet eşitliğinden sanata kadar geniş bir yelpazede içerikler sunan O’blog yaşamın farklı alanlarına dokunuyor.
Hayata dair merak ettikleriniz varsa, tatili bile yeni şeyler öğrenmek için fırsat bilenlerdenseniz O’blog sizleri burada bekliyor.
Dünyayı Saran Ağ
Kurumsal siber güvenlik çözümü CrowdStrike, 19 Temmuz’daki (hatalı) yazılım güncellemesi ile dünya genelinde 8 milyon bilgisayarı çalışmaz hale getirmiş ve büyük bir kaosa sebep olmuştu. Borsada işlem gören hisselerinin yüzde 32 oranında değer kaybetmesiyle 25 milyar dolar zarara uğrayan yatırımcılar şirketi ABD / Texas’ta mahkemeye verdi.
Siber güvenlik şirketleri Infoblox ve Eclypsium adına çalışan araştırmacılar, Rus hacker’ların DNS yazılımındaki kritik bir açığı kullanarak siteleri ele geçirdiğini keşfetti. Uygulanması kolay ve tespiti zor bu yöntemin ilk izleri 2016’da ortaya çıkmıştı.
Ek bilgi: DNS, internet ağlarının telefon rehberi gibi çalışan bir sistem. Örneğin siz tarayıcınıza bir web adresi yazdığınızda, DNS o sitenin hangi IP adresinde olduğunu söylüyor ve yönlendiriyor. Bu güç ile neler yapılabileceğini varın siz tahmin edin.
Rusya demişken; ülkenin internet sansür kurumu “Roskomnadzor”, sakıncalı içeriklerin paylaşımına izin verdiği gerekçesiyle Google 5 milyon ruble, TikTok’a ise 4 milyon ruble ceza kesti.
İnternet denetimi konusunda ilk günden bu yana en hırslı ülke Çin’deyse yönetim “Dijital Kimlik” (digitalID) uygulamasına yönelik ilk taslağı kamuoyuyla paylaştı. Düzenleyici kurum, internet servis sağlayıcılarla kişisel bilgilerini paylaşmadan kimlik doğrulamasına izin vereceği için bu uygulamanın pek güzel bir şey olduğunu savunuyor. Akıl ve mantık sahibi herkes gibi uzmanlar da asıl amacın herkesin paylaşımlarını denetleyebilme ve anonim hesap kullanımını engelleme olduğu konusunda uyarıyor.
Yapay Zeka Gündemi
Video oyunlarında karakterlere can veren oyuncu ve seslendirmeciler, 18 ay süren görüşmelerin sonuç vermemesi üzerine yapay zekanın hiçbir düzenlemeye sahip olmadan kullanımına karşı protesto başlattı.
Yapay zeka desteğiyle şarkı besteleyen en popüler uygulama Suno, algoritmasının eğitiminde mevcut (telif hakkıyla korunan) şarkılardan faydalandığını ancak bunun “adil kullanım hakkı” kapsamında olduğunu belirtti. (Daha önce yapmadıysanız, Suno ile üretilen şarkılara göz atmanızda fayda var.)
Ek bilgi: İsviçre’de düzenlenecek ve insan ile yapay zeka ortaklığında üretilen en iyi şarkıyı belirleyecek “Yapay Zeka Şarkı Yarışması” için 2024 yılı başvuruları açıldı.
OnlyFans sitesindeki “içerik üreticilerin” kendilerine vurgun (dolayısıyla en çok para kazandıran) aboneleriyle yapay zeka botları üzerinden yazıştığı ortaya çıktı. (Yapay zeka çağı öncesinde -sexting odaklı- bu tip iletişimde profil sahibini taklit eden kiralık kullanıcılar görev alıyordu.)
Arjantin’in olaylı başkanı Javier Milei, “Yapay Zeka Uygulanmış Güvenlik Birimi” adlı bir yapı hayata geçirdi. Bu yapı makine öğrenimi algoritmalarıyla gerçekleşebilecek olası suçları önceden tespit ederek kolluk kuvvetine bildirecek. İnsan hakları örgütleri (haklı olarak) bu uygulamanın vatandaş mahremiyeti ve masumiyet karinesine aykırı olduğunu söylüyor.
Ek bilgi: Ülkenin hassasiyeti hiç de dayanaksız değil. Çünkü diktatörlük ile yönetildiği 1976-1983 yılları arasında Arjantin’de 30 bin (muhalif) kişi kayıplara karışmıştı. Bunların bazıları “ölüm uçuşu” adlı yöntemle uçaklardan atılmış, binlerce kişiyse işkenceye maruz kalmıştı. Benzer profilleme çalışmaları halen sürüyor.
OpenAI şirketinin CEO’su Sam Altman, yapay zeka kaynaklı tehlikeleri belirlemek ve önlemek için (federal kamu kurumu) ABD Yapay Zeka Güvenlik Enstitüsü ile çalıştıklarını açıkladı.
Ek bilgi: Avrupa Birliği Yapay Zeka Yasası bu hafta yürürlüğe girdi.
Dünya dışı zeki varlıkların arayışındaki bir grup bilimci, bu olası varlıklarla iletişim kurması için uzaya bir yapay zeka sohbet botu yollamayı teklif etti. Düşününce hiç de mantıksız değil.
Keşif, İcat ve İnovasyonlar
Örgü makinesi, 3D yazıcılar, robotik ve algoritma. ABD / Carnegie Mellon Üniversitesi dördünün birleşiminden ortaya ilginç bir ürün çıkarmış: “Mobilya imal eden örgü makinesi” desek yeridir. Onlar “katı örgü” (Solid Knitting) demiş. Tasarım aracına kadar açık kaynaklı. İzleyelim.
Bildiğiniz üzere 3D yazıcılar objeleri şerit biçimli katı malzemenin ısıtılıp eritilmesi yöntemiyle üretiyor. ABD / California San Diego Üniversitesi, sıvı şeklinde püskürtülebilen “PNIPAM” kodlu bir sıvı polimer geliştirmiş. Sözkonusu alaşım tuz ile etkileşime girince sudan arınarak katılaşıyor. Böylece çok daha az enerji ile, çok daha hızlı 3D baskı yapılabiliyor.
Robotiğin el attığı diğer bir alan ise “diş hekimliği”. Bu alanda çözümler geliştiren “Perceptive” adlı girişimin yapay zeka destekli cihazı X ışını kullanmadan dişi görüntülüyor, sorunları tespit ediyor ve tamamen otonom bir robotik kol ile müdahale ederek tedaviyi tamamlıyor. Şimdilik insandan 2 kat hızlı. Dahası, ağzınızı insan hekimin ihtiyaç duyduğu kadar çok açmanıza gerek bırakmıyor. Bu hafta insan üstündeki ilk tedavisini başarıyla gerçekleştirdi. Tek eksiği (ABD İlaç ve Gıda Yönetimi) FDA onayı. O da gün sayıyor.
Almanya merkezli “Neura Robotics” ise ev işlerine yönelik çözümler geliştiriyor. NVIDIA destekli “4NE-1” kodlu robotunun tanıtımı umut verici cinsten.
ABD / MIT Üniversitesi’nden bir çalışma grubu sadece meşrubat kutusu, deniz suyu ve kahve ile hidrojen yakıtı üretti. Buluş özellikle deniz araçlarının motorları için yepyeni fırsatlar ortaya koyuyor. Tekniğin özü şöyle: Meşrubat kutusundaki alüminyum oksijen ile reaksiyona girerek hidrojeni ayrıştırıyor. Kahve ise bu süreci saatlerden dakikalara indiriyor. Nautilus’u hatırlamamak mümkün mü?
Enerji alanındaki bir diğer dikkat çekici gelişme ABD / Rice Üniversitesi’nden geldi. Cep telefonlarından elektrikli otomobillere kadar her alanda hizmet veren lityum-iyon piller üzerinde çalışan araştırma ekibi, kullanılmış pillerden lityumu yüzde 87 oranında geri kazanabilen bir yöntem geliştirdi. (Her ne kadar şu an arz talepten fazlaysa da Lityum sınırlı bir maden ve 2030 yılında talebin arzın iki katına çıkacağı öngörülüyor.)
Lityum meselesine değinmişken; teknoloji şirketlerinin mineraller anlamında Kongo, Afganistan, Etiyopya gibi “kırılgan” ülkelere nasıl bağımlı olduğunu hatırlayalım. (Şu satırları okuduğunuz cihazda çok büyük ihtimalle ailesinde kaçırılmış ve Kongo’da köle olarak çalıştırılan bir maden işçisi çocuğun emeği var.)
Son hatırlatmalar
Aşağıdaki forma e-posta adresinizi yazarak (ücretsiz) abone olabilirsiniz.
Dilerseniz Patreon sayfam üzerinden bu çabamı maddi katkılarınızla destekleyebilirsiniz.
Haftaya yeniden görüşebilmek ümidiyle. 🙋♂️
Hafta başında enrjimi aldım.teşekkür ederim amirim.
Bu hafta dikkatimi çeken haber; "Avrupa Birliği Yapay Zeka Yasası bu hafta yürürlüğe girdi. " haberi oldu.
Umarım bizde de yapaydan vaz geçtik , "Normal düzey zeka yasası " çıkar ve yürürlüğe girer.
Ne işe yarar bu yasa dersek Tahmin edilebileceği gibi Önemli işler yapacak ve görevlere gelecek kişilerin asgari seviyede olmalarını (milletvekili hakim, ekonomist,üst düzey bürokrat vs.gibi) veya ehliyet alacakların kalifikasyonu ,veya oy kullanacakların asgari seviyede zeka düzeyinde olmalarının sağlanması gibi konularda çok işe yarardı.
Böylece en azından trafikte kimin kime yol vereceği sorun olmazdı..
Diğerlerini söylemeye bile gerek yok.. Kolay gelsin.. 🙋♂️
Şu son haberi 5 kere okudum. Bir yerlerde çocuklar köle olarak çalıştırılırken insanlığın ilerlediğinden bahsedebilir miyiz bilmiyorum